İçeriğe geç

Gözün kenarında ne çıkar ?

Gözün Kenarında Ne Çıkar? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden

İstanbul’da yaşayan, bir sivil toplum kuruluşunda çalışan, toplumsal sorunları gözlemeyi ve bunlar üzerinde düşünmeyi seven bir insan olarak, bazen en sıradan şeyler bile derin anlamlar taşır. “Gözün kenarında ne çıkar?” sorusu da bana aslında hem çok basit hem de bir o kadar çok şey anlatan bir soru gibi geliyor. Bu soru, bazen fiziksel bir anlam taşıyabilir: Gözümüzün etrafındaki kırışıklıklar, yaşın bir getirisidir. Ama toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet perspektifinden bakıldığında, gözün kenarındaki her şey, toplumsal normların, önyargıların ve kimliklerin bir yansıması haline gelebilir.

Gözün Kenarındaki Toplumsal Yük

Gözün kenarındaki çizgiler, bazen bir yaşın, bazen de bir deneyimin izidir. Ancak bu çizgiler, özellikle kadınlar ve erkekler için toplumsal olarak farklı anlamlar taşıyabilir. İstanbul’un kalabalık caddelerinde yürürken, kadınların yaşadığı baskıları düşünmeden edemiyorum. Sokakta, metroda veya işyerinde, kadınların yüzlerindeki çizgiler çoğu zaman “yaşlılık” ile ilişkilendirilir, ama bir erkeğin yaşlanması çoğunlukla “tecrübeli” olarak yorumlanır. Bu çift standart, gözün kenarında oluşan her çizgiyi bir toplumsal yük haline getirebilir.

Bir gün sabah işe gitmek üzere toplu taşımada otururken, karşımdaki kadının makyajsız haline bakıyordum. Çalışan, oldukça başarılı bir kadın, ancak yüzündeki her kırışıklık, çevresindeki insanlar tarafından bir eksiklik olarak görülüyor gibiydi. Yine de o kadın, aynı makyajlı halindeki gibi pozitif bir enerjiyle işine gidecekti. Gözün kenarındaki çizgiler, bazen bir kadının yaşadığı toplumun ona biçtiği rollerin bir işareti olabilir. Güzellik, her zaman aynı standarda uymak zorunda değildir, ama ne yazık ki bu, özellikle kadınlar için, bu toplumda çok fazla vurgulanan bir kural.

Erkeklerin ve Kadınların Göz Kenarındaki Çizgiler: Farklı Anlamlar

Kadınların gözlerinin kenarındaki çizgiler genellikle yaşla ilişkilendirilirken, erkeklerde bu çizgiler daha çok “olgunluk” ile bağdaştırılır. Bir akşam yemeğinde, farklı yaşlardan gelen birkaç insanla sohbet ederken, kadın arkadaşımın bu çizgiler hakkında yaptığı şikayet, bende çok farklı bir etki bıraktı. “Yaşlandığımı düşünüyor musunuz?” diye sorduğunda, bu sorunun aslında ne kadar toplumsal bir baskı içerdiğini fark ettim. Oysaki, o kişi hâlâ gençti, enerjik ve güçlüydü. Ama toplumsal baskılar, kadınların yaşlanmalarını, göz kenarındaki çizgileri, burunlarının ucundaki minik lekeleri veya hafifçe sarkmaya başlayan göz kapaklarını daima estetik bir “problem” olarak gördü.

Erkeklerin göz kenarındaki çizgilerse, genellikle daha “doğal” bir şekilde karşılanır. Hatta yaşla birlikte “daha çekici” hale geldikleri bile söylenir. Bir erkeğin yüzündeki kırışıklıklar, toplumsal olarak bir güç ve tecrübe göstergesi olarak kabul edilirken, kadınların bu çizgileri toplumsal normlar tarafından “görünmemesi gereken bir şey” olarak kabul edilir. Bunu sokakta gözlemlerken, kadınların genç kalmaya ve güzellik standartlarını karşılamaya çalışırken, erkeklerin daha az baskı altında olduklarını fark ediyorum. Kadınların yaşlılık korkusu, sosyal medyada, televizyonda ve işyerlerinde de sürekli körükleniyor. Bu noktada gözün kenarındaki her çizgi, toplumsal bir ölçüte göre değerlendirilip, kişinin kimliği üzerine etki yaratabiliyor.

Gözün Kenarındaki Çizgiler: Çeşitlilik ve Sosyal Adalet

Çeşitlilik ve sosyal adalet konularına geldiğimizde, göz kenarındaki çizgiler sadece yaşla değil, aynı zamanda ırk, etnik köken, cinsiyet kimliği ve toplumsal sınıfla da ilişkilidir. İstanbul’da farklı kültürlerden gelen insanlar bir arada yaşarken, herkesin gözündeki çizgilerin, hayatın zorluklarıyla, toplumun onlara yüklediği kimliklerle bir ilgisi olabilir. Göz kenarındaki çizgiler, bir bakıma, bir insanın hangi toplumsal gruptan geldiğinin bir yansımasıdır.

Mesela, özellikle alt sınıflardan gelen kadınlar, çoğu zaman hem ekonomik hem de toplumsal baskı altında yaşarlar. Bu baskılar, yüzlerindeki çizgilerle kendini gösterir. Toplumda daha az fırsat eşitliği yaşayan bireyler, daha fazla stresle karşı karşıya kalır ve bu da yüzlerinde daha fazla yorgunluk, stres ve zamanla kırışıklıklar yaratır. İyi bir eğitim ve güçlü bir aile desteği olan birinin göz kenarındaki çizgiler, genellikle daha az belirgin olabilirken, ekonomik zorluklarla mücadele edenlerin yüzlerinde bu izler çok daha belirgin olur.

Bir gün mahallemde yürürken, yaşlı bir kadın dikkatimi çekti. Kadının yüzündeki derin çizgiler, sanki uzun yıllar boyunca mücadele etmiş ve her zorluğa karşı direnmiş gibi görünüyordu. O kadın, hayatını kazanabilmek için belki de birden fazla işte çalışmıştı, belki de hiçbir zaman sabah kahvaltısını sakin bir şekilde yapamamıştı. O çizgiler, onun direncini ve hayata karşı verdiği mücadeleyi simgeliyordu. Bu kadın için gözün kenarındaki her çizgi, bir yaşam hikayesinin, bir öykünün izleriyle doluydu.

Sonuç: Gözün Kenarında Çıkan Çizgiler Bir Toplumun Yansıması

Sonuç olarak, “Gözün kenarında ne çıkar?” sorusu, sadece fiziksel bir durumu anlatmanın ötesine geçer. Bu, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adaletle doğrudan ilişkilidir. İnsanlar toplumun onlara yüklediği rollerle birlikte, fiziksel özelliklerine, gözlerinin kenarındaki çizgilere de farklı anlamlar yükler. Erkek ve kadın arasındaki bu ayrım, toplumun estetik ve yaşlanmaya bakış açısını gösterirken, ırk ve etnik köken de bu çizgilerin daha fazla belirginleşmesinde etkili olabilir. Gözün kenarındaki çizgiler, aslında kim olduğumuzu ve toplumun bizden ne beklediğini anlamamıza yardımcı olabilir. Bu çizgiler, bazen bir yaşam mücadelesinin izleri, bazen de toplumsal normlara karşı bir isyanın işareti olabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
betxper yeni giriş